36 yıl önce yani 24 Temmuz 1987’de Beşiktaş, Abant’ta kampa girmişti. Gordon Milne’in ilk yılıydı. Gordon yoktu; kampa ikinci dönemde katılacaktı.
Ben de genç bir muhabir olarak Abant’taki kamptaydım.
24 Temmuz sabahı kalktım. Yürüyüşe çıktım. Kafile başkanı Şan Ökten’le karşılaştım. “Birlikte yürüyelim” dedi; yürüdük. Sonra da Abant’taki otelde kahvaltı masasına oturduk.
Derken otelden içeri Metin Keçeli ve Ergun Gökalp girdi. Yanımıza geldiler, oturdular. İkinci dönem kampı (Gordon’un da katılacağı) Bartın’da yapılacaktı. Onlar da kamp yapılacak yeri kontrole gidiyorlardı; “Beşiktaş”a uygun mu, değil mi?” diye bakacaklardı.
O günü unutamam hiç. Dakikası dakikasına aklımdadır. 36 yılda kaç kere yaşadım aynı anı; sayısını bilmiyorum. Ama ses tonlarını bile hatırlıyorum.
Metin abi, “Gürel, bana bir kahve söyle” dedi, söyledim.
Sohbet ettik hep birlikte.
Tam kalkıyorlardı ki; Şan abiye;
– Abi sen de bizimle gelsene, dediler.
O önce istemedi;
– Yok çocuklar, siz gidin. Ben burada kalayım, dedi.
Ama sonra ne olduysa oldu ve odasına çıkıp üstünü giyindi, onlarla birlikte çıktı, gitti.
Bir kaç saat sonra da kaza haberi geldi. Bartın yolunda otomobilleri kamyonla çarpışmıştı.
Sonuçta Şan abi ölümsüzlüge göç etti. Beşiktaş’ın şehidi oldu. Metin abi ve Ergun abi de yaralıydı.
Ergun abi yıllarca bastonla gezdi. Şimdi o da yok hayatta.
Aylarca hastanede kalan ve dizinde platin takılı olan Metin abi hala hayatta Beşiktaş’ın gazisi olarak.
* * *
Bu kaza Süleyman abinin (Seba) hayatını en çok etkileyen olaydır.
Ölene kadar Şan abiyi unutamadı. Ne zaman konu açılsa o otoriter adam gözlerinden yaşların akmasına engel olamazdı.
Çünkü o Şan abi Beşiktaş’ın da Süleyman abinin de hayatına yön veren, Beşiktaş’a hayat veren bir kaç insandan biriydi; Metin Keçeli ile birlikte.
Hatta Süleyman Seba efsanesinin başlamadan bitmesine engel olanlardır.
Nasıl mı; anlatayım. Metin Keçeli anlatmıştı, Faik Gürses’le birlikte yazdığımız Süleyman Seba Eski Dostlar Anılar kitabında, aktarayım:
Süleyman abinin ilk başkan seçildiği dönem. Onlar önünü açmak için yönetime girmemişler. “Abi biz yine dışardan para da veririz, destek de oluruz nasıl olsa” demişler.
Gerisini Metin Keçeli anlatıyor:
* * *
Başkan seçilmesinden sonra Süleyman abiyi bir, bir buçuk ay görmedim. Şan abiyle birlikte “İşleri düzene koysun, şimdi rahatsız etmeyelim. Hem yanında sık görünürsek yöneticiler yanlış anlayabilir” diyorduk.
Bu sıralarda Şan abi beni aradı;
– Metin, dedi; Süleyman istifa etmeye karar vermiş!
– Nasıl olur abi? Neden?
– Paraya darlanmış. Çok sıkışmış!
– Eee!
– E’si ne. Etmeyecek tabi. Gel beni arabayla al, Süleyman’la buluşacağız.
Şan abiyi aldım, Beşiktaş’a indik, Hanedan’ın bahçesine geldiğimizde Süleyman abiyi gördük; bizi bekliyordu.
– Neredesiniz yahu! Aramazsınız sormazsınız? dedi.
– Yanlış anlaşılır diye gelmedik; yoksa bak bir telefon açtın hemen yanındayız, karşılığını verdi Şan abi…
– Ya sen hayırsız! dedi bana da…
– Abi buradayım ya, gibi bir şeyler söyledim ben de…
Sohbet ettik bir süre… Sonra istifa kararını tekrarladı yine… Şan abi;
– Olmaz öyle şey. Kaç yıl uğraştık, didindik. Olmaz! Parayı da hallederiz bir şekilde, dedi.
O da;
– İyi o zaman… Maç yayını nedeniyle TRT’den 10 milyon lira alacağız. Spor Toto’dan da 3 milyon lira…
– ???
– Ama para hemen lazım. Siz bunları paraya çevirin, zamanı gelince de gelecek paraları alın. Yani borç verin.
Şan abi 10 milyon lirayı vereceğini söyledi, ben de 3 milyonu… Verdik de…
O sıralarda bir de balo yapıldı. Bana da bir masa satıldı. Halbuki ilgisi yoktu. Zaten dediğim gibi benim masanın değiştiğinden haberim de yoktu.
Sonra bir gün Süleyman abi verdiğim 3 milyon liranın hesabını görmek için bana geldi. “Balodaki masanın parası şu kadar, al şu maç biletlerini de bu kadar falan” dedi, 3 milyon lirayı da böylece hesaplaşmış oldu! Şan abiyle de sanıyorum buna benzer bir şekilde hesaplaştı 10 milyonu!
* * *
İşte Süleyman abi kulübün başında kaldı ondan sonra yıllarca.
Ve Beşiktaş Beşiktaş oldu.
* * *
Şan Ökten de Metin Keçeli de sonra yönetime girdiler. Şan abi dediğim gibi kazada ölümsüzlüğe göçtü. Metin abi ise aylar süren tedaviden sonra platin takılı diziyle yine sahalara döndü!
Süleyman Seba’nın sağ koluydu, evladı gibiydi.
Hem maddi hem manevi. Her zaman Beşiktaş’ın peşinden gitti. Yurt içinde yurt dışında… Siyah beyazlı kulübün bir neferiydi.
* * *
Metin Keçeli yöneticilik yıllarından sonra zamanının büyük bölümünü Bodrum’daki evinde geçiriyordu.
Sık sık telefonla görüşüyor, İstanbul’a ara ara geldiğinde de buluşuyor, geçmişten konuşuyorduk. Konu hep Beşiktaş oluyordu tabi.
Geçtiğimiz günlerde telefonla aramıştım kendisini. “Yarın sabah İstanbul’a geliyorum” dedi. “Hayırdır abi” dedim; “Beşiktaş beni çağırıyor” karşılığını verdi.
Beşiktaş deyince akan sular duruyordu tabi onun için. Başkan adayı Serdal Adalı’nın listesinde “İkinci başkan” olarak yer alacaktı.
* * *
Demem o ki; Beşiktaş’a ömrünü veren, uğruna ölümden dönen, Beşiktaş’ın gazisi Beşiktaş için yollara düştü yine.
Bu sabah bir araya geldik. Seçilmeleri halinde neler yapacaklarını anlatırken gözlerinin içi parlıyordu; 35-40 sene önceki gibi.
Kongrede kazanırlar kazanmazlar bilemem.
Kazanırlarsa Beşiktaş için neler yapacağını tahmin edebilirim.
Beşiktaş’ın gazisi.
Hasan Arat ve ekibi kazansa da yine Beşiktaş için her çağrıldığında koşa koşa geleceğini iyi bilirim.